Tıbb-ı Nebevide Beslenme
İmandan sonra Allah’ın insanlara bahşettiği en büyük nimetin sağlık olduğunu ifade eden Hz. Peygamber’in (s.a.s.), koruyucu hekimlik adına çevre temizliği, sağlıklı yiyecek ve içeceklerin tercihi, yeme içme şekli ve miktarı, hastalıkları tedavi yöntemleri, beden ve ruh sağlığıyla ilgili tavsiye ve uygulamaları, modern tıbbın da tasdik ve tavsiye ettiği hususlar olup Dünya Sağlık Örgütü tarafından da kabul görmüştür.
Hz. Peygamber’in sünnetinde koruyucu hekimlik; temizlik, dengeli beslenme, ibadetler ve ruh sağlığı gibi temel unsurları kapsamaktadır.
Yiyecek ve içecek konusunda genel kurallar şu ayetlerde görülmektedir: “Allah’ın size rızık olarak yarattığı şeylerden helal ve temiz olarak yiyin.” (Maide, 5/88.), “Yiyiniz içiniz, israf etmeyiniz.” (Araf, 7/31.)
Hz. Peygamber’in öğütlediği yeme adabı, koruyucu hekimlik ve modern sağlık bilimi prensiplerinin tamamen örtüştüğü tıp uzmanları tarafından ifade edilmektedir. Allah Resulü’nün (s.a.s.) yeme içme tercihi ve kuralları, sağlığın esası ve tıbbın hülasası niteliğindedir diyebiliriz.
Kur’an’ın ifadesiyle insanlar için güzel örnek olan Allah Resulü’nün (s.a.s.) yeme ve içme sünnetini şöyle özetleyebiliriz:
– Acıkmadan sofraya oturmayıp doymadan sofradan kalkardı.
– Besmele ile yeme ve içmeye başlardı.
– Sağ eliyle yerdi.
– Fazla sıcak ve fazla soğuk yemezdi.
– Yemek yerken acele etmezdi.
– Birbirine benzer iki yemeği aynı anda yemezdi.
– Sofrasında iki sıcak yemeği veya iki soğuk yemeği aynı anda bulundurmazdı.
– Hz. Peygamber’in (s.a.s.) beslenme konusundaki, mucizevi davranışlarından biri de kendisini ve ümmetini tek bir gıda çeşidine mahkûm ve mecbur etmemesidir.
– Sadece bitkisel veya sadece hayvansal gıdalarla beslenen kişilerde sağlık problemlerinin olacağı tıbben sabittir. Hz. Peygamber, her iki beslenme türünü de ihmal etmezdi.
– Yemekten önce ve sonra ellerini yıkardı.
– Ayakta veya yaslanarak yiyip içmeyi hoş karşılamazdı.
– Allah Resulü, cimrinin yemeğinde illet, cömerdin yemeğinde ise şifa olduğunu bildirmiştir. (Deylemi, Hâkim.)
Ölçü ve denge dini olan İslam, beslenme konusunda da aşırıya kaçmayı yasaklamış, bu konuda yeterli ve dengeli beslenmeyi emretmiştir. Solunum hastalıkları, damar tıkanıklığı ve sertliği, safra taşları, kalp yetmezliği, horlamalar, varis, karın fıtıkları, bağırsak hastalıkları, vb. daha pek çok hastalıkta mideyi tıka basa doldurmanın etkili olduğu bilinmektedir. Asrımızda hastalıkların çoğunun ya yetersiz beslenmeden ya da fazla yeme ve içmeden kaynaklandığı bilinmektedir.
İslam bu problemi, Kur’an’da üç mucize kelime ve bir hadis-i şerifle çözmüştür. Allah “Yiyiniz içiniz, israf etmeyiniz.” (Araf, 7/31.) uyarısını yaparken Allah Resulü (s.a.s.) de şöyle buyurmaktadır:
“Âdemoğlu karnını tıka basa doldurmasından daha zararlı bir kap doldurmamıştır. Âdemoğluna, belini doğrultacak birkaç lokma yeterlidir. Ancak (nefsinin galebesiyle) ille de yiyecekse midesini üçe ayırsın, üçte birini yemeğe, üçte birini suya, üçte birini de nefes almaya ayırsın.” (Tirmizi, Zühd, 47.)
Sünnete göre insanın ihtiyacı kadar yemek yemesi vacip, ihtiyaç fazlası mubah, israfı ise haramdır. Nefsin istediği her şeyi yememeyi tavsiye eden Allah Resulü, “Canının çektiği her şeyi yemen israftır.” (İbn-i Mace, Et‘ime, 51.) buyurmaktadır.
En çok midenin üçte birini kapsayacak kadar yemek yemeyi tavsiye eden Allah Resulü hem israfın önüne geçmiş hem de şişmanlığı önleyerek vücudu hastalıklardan korumuş olmaktadır.
Ayrıca “Bir kişinin yemeği iki kişiye, iki kişinin yemeği dört kişiye, dört kişinin yemeği de sekiz kişiye yeter.” (Müslim, Eşribe, 179.) diyerek sosyal yardımlaşmayı da teşvik etmiştir.
Sonuç olarak diyebiliriz ki günümüzde başta Müslümanlar olmak üzere dünya, tıbb-ı nebevideki koruyucu hekimliği ihmal ve terk etmenin bedelini çeşitli hastalıklarla boğuşarak ödemektedir.
Ahmet Altun, Université Istanbul Aydin